3 Ocak 2015 Cumartesi

İSLAMIN YENİ KAMUSAL YÜZLERİ - NİLÜFER GÖLE


Yazar ve Baskı: Halen Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde Profesör olan Nilüfer Göle, ODTÜ ve Fransa’da Paris I Üniversitesi’ndeki eğitimden sonra sosyoloji doktorasını Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales’de yapmıştır. 1983-85 yıllarında Maison des Sciendes de I’Homme’ da yardımcı doçent, Ecole Superieur de Commerce d Paris’te öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Bir atölye çalışması olan bu kitabın diğer katılımcıları çeşitli üniversitelerde yüksek lisans veya doktora öğrencisi ve araştırma görevlisidir. Bahse konu olan kitabın ilk baskısı, 2000 yılında Metis Yayınlarından çıkmıştır.

Konu ve Amaç: Bir atölye çalışması olan İslam’ın Yeni Kamusal Yüzleri, İslam’ın son yıllarda kamusal alanda kazandığı biçimin getirdiği ‘yeni’ yüzleri, söylem tarzlarını konu almaktadır. Bu kitap öğretmen ile öğrencilerinin birlikte gerçekleştirdikleri bir çalışmadır. Bu niteliğiyle o, ilk olma özelliği taşımaktadır. Öğreten- öğrenen ilişkisine dair yaratıcı bir çalışma olan İslamın Yeni Kamusal Yüzleri, Nilüfer Göle ve sekiz öğrencisine yer vermektedir.
Bu çalışma Kadın platformu, feminizm,  İslami radyolar, türbanlı spikerler, liseli gençler, Gülen hareketi, Yaşar Nuri Öztürk ve yeniden öğrenilen İslam, Caprice Hotel örneği, ekoloji ve İslamcılık konularına değinmektedir. Bu konulara bakıldığında ise kitap ismi yerinde bir karar olmuştur. Modern toplum çerçevesinin gürültülü akışı içerisinde ortaya çıkan bu çalışma Mills’in de adlandırdığı gibi “sosyolojik muhayyile” metodu ile ele alınmıştır. Fertlerin, günlük hayattaki sosyal mevki ve durumlarının farkında olarak endişeleri, kayıtsızlıkları toplum içerisindeki meseleler ile bağlantıları kurulmuş ve dikkat çekilmiştir.  Öte yandan bugünün içerisinden, hepimizin aşina olduğu yaşam kesitleriyle toplumsal yaşamın dokularına nüfuz etmektedir. Bu dokuların yazılara baktığımızda kimi zaman ince çizgilerde kimi zaman ise değişken yapılarda olduğunu görmekteyiz. Bu çalışma dini ve laik kesimler arasındaki değişen ilişkilere, silinen çizgilere de ışık tutuyor. Modernizm ile yaşam biçimlerinin birbirleri ile konuşmaya el verdiği ve birbirlerinden etkilenme ortamı olan bu iki kesimin değişime uğradıkları gözlemlenmektedir.
Eğitim, ekonomi, iletişim ve tüketime doğru açıldıkça İslamcılar, eski sınırlarında kalmayıp yeni sınırlar çekmektedirler. Günümüzden örnek verecek olursak İslamcı kesimin düğün fotoğraflarının değiştiğini ve saklanan hanımların görünürlüğünü arttırdıklarını bunun neticesinde sosyal medya ile açılımın giderek arttığına şahit olmaktayız. Mütevazı düğünlerin yerini gösterişli masalar alırken evlilik kavramının içinin boşaltıldığını, biz neyden hoşlanırız düşüncesi yerine gelen misafirler ne derler düşüncesi sonunda mutsuz evliliklerin yankılarını duyar olduk. Bunlara zemin hazırlayan toplumsal dönüşümü bu kitap ortaya koymaktadır.
İlk olarak İslamcı hareketlerin son yirmi beş yıldır kamusal alana taşınması, bunun ardından feministlerin sadece işçi sınıfın dışlamasından farklı olarak kadının dışlanmasına da karşı çıkmışlardır. Kadınların eğitim ve siyaset alanlarında kamusal yaşama katılımlarını destekleyen İslamcı hareketler ise bu katılımın beklenmedik sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Evde oturup çocuklarına, kocasına bakmakla yükümlü olan geleneksel İslami kadın tanımına karşı çıkarak, üniversite mezunu olmayı, çalışıp çalışmamayı kendilerinin karar vermelerini tercih etmişlerdir. İslamcı kadının sınırlı olmadığını kanıtlamanın sonuçları günlük hayattaki yaşam biçimleri ve düşünceleriyle birlikte bir gerilime neden olmuştur. Hayattaki alışkanlıklar yeni anlayış kalıplarının karşısında zedelenmiştir. Üniversite mezunu olup çalışmaya karar veren kadınlar İslami bir yaşam tarzı sunmaya başlamışlardır. Kamusal alanda görünürlüğü artan kadın “modern İslamcı seçkin” rolüyle birlikte yeni bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Giyimiyle “çağdaş” bir tarz ortaya koyan İslamcı kadın sayesinde tesettür adı altında yeni bir sektörün doğmasına ve müstakil muhafazakar kadın-moda dergisinin yayına sürülmesine olanak sağlamıştır. Bireycilik esaslı yeni yaşam hazcı, estetik düşkünü, gösteriş meraklısı İslamcı kadınları doğurmuştur. Belirli tüketim kalıplarının dışında yeni ihtiyaçlar üreten bu kadınlar özel tatil mekânlarının gözdesi olmuşlardır. Kitapta özellikle vurgulanan Caprice Hotel örneğini ele alacak olursak muhafazakâr kesime yönelik kadın-erkek ayrı yüzme havuzları, ayrı plajlar, geceleri kadınlara yönelik düzenlenen havuz başı partileri yazlık ihtiyaç listesinin birinci sırasına oturmuştur.
Modernliğin kaçınılmaz kurallarının sınır tuttuğu bu çağda İslami kültürel hareket melezlenmeyi kabul etmiş görünmektedir. Kitapta yer alan konuların dışında İslamcı kadınların giderek her alanda görünürlüklerini arttırdıklarına şahit olmaktayız. Eskiden mütevazı bir şekilde düzenlenen bebek mevlitleri yerini organizasyon şirketlerinin düzenlediği baby shower a bırakmış bulunmaktadır. Baby shower, doğumdan bir iki ay önce konseptli bir parti, bebek mevlidi ise baby shower’in ikinci kısmını oluşturuyor. Büyük organizasyonla annenin ikinci bir düğününü anımsatmaktadır.
Oluşan, oluşturulan tüm bu “yeni” yüzlerin ardında konuşulamayanlar seslendirilmedikçe dönüşüme yol açan modernliğin çizgileri iyice karıştırılıyor.