Yazar ve Baskı: Halen Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde
Profesör olan Nilüfer Göle, ODTÜ ve Fransa’da Paris I Üniversitesi’ndeki
eğitimden sonra sosyoloji doktorasını Ecole des Hautes Etudes en Sciences
Sociales’de yapmıştır. 1983-85 yıllarında Maison des Sciendes de I’Homme’ da
yardımcı doçent, Ecole Superieur de Commerce d Paris’te öğretim görevlisi
olarak çalışmıştır. Bir atölye çalışması olan bu kitabın diğer katılımcıları
çeşitli üniversitelerde yüksek lisans veya doktora öğrencisi ve araştırma
görevlisidir. Bahse konu olan kitabın ilk baskısı, 2000 yılında Metis
Yayınlarından çıkmıştır.
Konu ve Amaç: Bir atölye çalışması olan İslam’ın Yeni Kamusal
Yüzleri, İslam’ın son yıllarda kamusal alanda kazandığı biçimin getirdiği
‘yeni’ yüzleri, söylem tarzlarını konu almaktadır. Bu kitap öğretmen ile
öğrencilerinin birlikte gerçekleştirdikleri bir çalışmadır. Bu niteliğiyle o,
ilk olma özelliği taşımaktadır. Öğreten- öğrenen ilişkisine dair yaratıcı bir
çalışma olan İslamın Yeni Kamusal Yüzleri, Nilüfer Göle ve sekiz öğrencisine
yer vermektedir.
Bu çalışma Kadın platformu,
feminizm, İslami radyolar, türbanlı
spikerler, liseli gençler, Gülen hareketi, Yaşar Nuri Öztürk ve yeniden
öğrenilen İslam, Caprice Hotel örneği, ekoloji ve İslamcılık konularına
değinmektedir. Bu konulara bakıldığında ise kitap ismi yerinde bir karar
olmuştur. Modern toplum çerçevesinin gürültülü akışı içerisinde ortaya çıkan bu
çalışma Mills’in de adlandırdığı gibi “sosyolojik muhayyile” metodu ile ele
alınmıştır. Fertlerin, günlük hayattaki sosyal mevki ve durumlarının farkında
olarak endişeleri, kayıtsızlıkları toplum içerisindeki meseleler ile
bağlantıları kurulmuş ve dikkat çekilmiştir. Öte yandan bugünün içerisinden, hepimizin
aşina olduğu yaşam kesitleriyle toplumsal yaşamın dokularına nüfuz etmektedir.
Bu dokuların yazılara baktığımızda kimi zaman ince çizgilerde kimi zaman ise
değişken yapılarda olduğunu görmekteyiz. Bu çalışma dini ve laik kesimler
arasındaki değişen ilişkilere, silinen çizgilere de ışık tutuyor. Modernizm ile
yaşam biçimlerinin birbirleri ile konuşmaya el verdiği ve birbirlerinden
etkilenme ortamı olan bu iki kesimin değişime uğradıkları gözlemlenmektedir.
Eğitim, ekonomi, iletişim ve
tüketime doğru açıldıkça İslamcılar, eski sınırlarında kalmayıp yeni sınırlar
çekmektedirler. Günümüzden örnek verecek olursak İslamcı kesimin düğün
fotoğraflarının değiştiğini ve saklanan hanımların görünürlüğünü
arttırdıklarını bunun neticesinde sosyal medya ile açılımın giderek arttığına
şahit olmaktayız. Mütevazı düğünlerin yerini gösterişli masalar alırken evlilik
kavramının içinin boşaltıldığını, biz neyden hoşlanırız düşüncesi yerine gelen
misafirler ne derler düşüncesi sonunda mutsuz evliliklerin yankılarını duyar
olduk. Bunlara zemin hazırlayan toplumsal dönüşümü bu kitap ortaya koymaktadır.
İlk olarak İslamcı hareketlerin
son yirmi beş yıldır kamusal alana taşınması, bunun ardından feministlerin
sadece işçi sınıfın dışlamasından farklı olarak kadının dışlanmasına da karşı
çıkmışlardır. Kadınların eğitim ve siyaset alanlarında kamusal yaşama
katılımlarını destekleyen İslamcı hareketler ise bu katılımın beklenmedik
sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Evde oturup çocuklarına, kocasına
bakmakla yükümlü olan geleneksel İslami kadın tanımına karşı çıkarak, üniversite
mezunu olmayı, çalışıp çalışmamayı kendilerinin karar vermelerini tercih
etmişlerdir. İslamcı kadının sınırlı olmadığını kanıtlamanın sonuçları günlük
hayattaki yaşam biçimleri ve düşünceleriyle birlikte bir gerilime neden olmuştur.
Hayattaki alışkanlıklar yeni anlayış kalıplarının karşısında zedelenmiştir.
Üniversite mezunu olup çalışmaya karar veren kadınlar İslami bir yaşam tarzı
sunmaya başlamışlardır. Kamusal alanda görünürlüğü artan kadın “modern İslamcı
seçkin” rolüyle birlikte yeni bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Giyimiyle
“çağdaş” bir tarz ortaya koyan İslamcı kadın sayesinde tesettür adı altında
yeni bir sektörün doğmasına ve müstakil muhafazakar kadın-moda dergisinin
yayına sürülmesine olanak sağlamıştır. Bireycilik esaslı yeni yaşam hazcı,
estetik düşkünü, gösteriş meraklısı İslamcı kadınları doğurmuştur. Belirli
tüketim kalıplarının dışında yeni ihtiyaçlar üreten bu kadınlar özel tatil mekânlarının
gözdesi olmuşlardır. Kitapta özellikle vurgulanan Caprice Hotel örneğini ele
alacak olursak muhafazakâr kesime yönelik kadın-erkek ayrı yüzme havuzları,
ayrı plajlar, geceleri kadınlara yönelik düzenlenen havuz başı partileri yazlık
ihtiyaç listesinin birinci sırasına oturmuştur.
Modernliğin kaçınılmaz
kurallarının sınır tuttuğu bu çağda İslami kültürel hareket melezlenmeyi kabul
etmiş görünmektedir. Kitapta yer alan konuların dışında İslamcı kadınların
giderek her alanda görünürlüklerini arttırdıklarına şahit olmaktayız. Eskiden mütevazı
bir şekilde düzenlenen bebek mevlitleri yerini organizasyon şirketlerinin
düzenlediği baby shower a bırakmış bulunmaktadır. Baby shower, doğumdan bir iki
ay önce konseptli bir parti, bebek mevlidi ise baby shower’in ikinci kısmını
oluşturuyor. Büyük organizasyonla annenin ikinci bir düğününü anımsatmaktadır.
Oluşan, oluşturulan tüm bu “yeni”
yüzlerin ardında konuşulamayanlar seslendirilmedikçe dönüşüme yol açan
modernliğin çizgileri iyice karıştırılıyor.