20 Mayıs 2013 Pazartesi

MODERN MAHREM (MEDENİYET VE ÖRTÜNME) - NİLÜFER GÖLE




Okumak, kurtulma, özgür olma gücü kazandırır. Okumayanlar, dar çevrelerinin kısır düşünceleri, gelenek ve göreneklerin yetersizlikleri içinde kapalıdır. Okumayı sevenler, yerlerde sürünmezler, bir kanat vuruşuyla evrensel düşüncelerin mutlu iklimine yükselirler. İnsanlığın en yüce kişilerinden meydana gelmiş bir toplum içinde yaşarlar.                                                              PAYOT
,
Payot’un da dediği gibi en yüce kişilerden meydana gelen bir toplum olmak için bu ay ki önerim, Nilüfer Göle’nin Modern Mahrem kitabı. Nilüfer Göle, bu kitabında İslami yaşam tarzında modern unsurlar görür ve bu unsurları İslami yaşamın kadın taşıyıcılarında örneklendirir daha çok. Tüketim kalıplarına, kamusal alana çıkma arzularına, gelecek kaygılarına ve arzuladıkları yaşam tarzlarına dikkatlerimizi çekmektedir.
“Medenileşme projesi”, “siyasi bir mesele haline getirilen örtünme” ve “örtünme; cehalet yanlılığıdır” gibi sloganlara, karşı duruşu resmeder Modern Mahrem. Din ve Modernlik söyleminin doruk noktasına ulaşıldığı günümüzde, bu kitabı okumak faydalı olacaktır. Aslında Din ve Modernlik, fikren bağdaştıramadığımız ve dolayısıyla her iki kavramı farklı ele aldığımız bir mesele gibi görünse de içinde olduğumuz durumu anlamada, içselleştirmede, konum belirlemede ortak aktördürler.
Örtünmenin dini vecibe dışında kamusal alanda bir simge olarak kullanılması, kadınları kültür ayrımına sürüklemiştir. Fakat günümüz şekliyle örtünme genelde İslamcılığın siyasal vurgusunu, özelde ise Müslüman kadın kimliğinin onaylanışını ifade etmektedir. Bu açıdan Müslüman kadının örtünmesi geleneksel örtünme olan başörtüsünden farklıdır. Başörtüsü geleneklerin sınırları içerisinde kalarak kuşaktan kuşağa aktarılmış ve kadınlar tarafından edilgence benimsenmişken; türban, yaşamın geleneksel alanlarından modern alanlarına geçişi ve siyasi bir duruşu içeren, kadınlarca gerçekleştirilmiş etkin bir sahipleniştir. İslam’a ait bu giyim tarzını, yani türbanı nitelendiren örtünmeyle, dindarlığın ve yaşam biçiminin gelenekler içerisinde önemsizleştirilmesinden çok siyasi alanda sembolleştirilmesi ima edilmektedir. Bu bakımdan örtünme toplumun genel normlarına edilgen bir boyun eğişi ifade etmez. İslam’ın kurallarına yönelik aktif bir ilgiyi belirtmektedir.
Modernleşme sürecinde İslamcı hareketler baş göstermiş ve devrimci İslamcı eğilim, geleneksel Müslüman kadın algısından farklı olarak kadına sadece militan-mücahide kimliğini yapıştırmıştır. Kadının bireysel kimliğinden ziyade sorumluluğu ve görevleri, İslamiyet’e uygunluğu açısından konu edilmekte, kadının İslamcı projeye sadakati dile getirilmektedir. Ve bu siyasi hareket, kadının mahrem alandan kamusal alana çıkmasını mümkün kılmaktadır. Kadının sosyal ve siyasal hayata katılımıyla serbestlik elde etmesi, bunu eğitim yoluyla ispat etme zorunluluğunu daha fazla hissettirmektedir. Bu ispatlama çabası, eğitim duvarlarını da aşarak toplumsal yaşam alanına doğru taşınmış ve mesleki alanda bir kimlik kazanımı doğurmuştur.
Kadınlar kendilerine bir rol çizmek istese de, birileri tarafından rolleri çoktan çizilmiş ve uygulamaya konmuştu bile.  Bu uygulamaya Modernleşme krizi eklenince kadın kendisini bunalım cenderesinde bulmuştur. Batı’nın İslam’da kadın algısını değiştirme mahiyetli bir takım çalışmaları olsa da (feminizm), İslamcı hareketlerin yükselişi, ilerleme fikriyle birlikte tarihten dışlanmış Müslüman aktörlerin yeniden tarih sahnesine geri dönme çabasını göstermektedir.  Belki de dine yeniden dönüş modernliğin bir parçasıdır.
Bu durumun içinde doğmak, var olmak bu kitabın okunmasını gerekli kılacaktır.
Kitap sayfalarının çevrildiğini, kelimelerin havada ahenkle dolaştığını ve kahve kokusunu şimdiden alır gibiyim. Hayırlı okumalar…

(Âlâ Dergisinden yayımlanmıştır.)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

CAMTUTAN – MELEK PAŞALI






Posta Kodu; Aşk yazarı Mehmet Şamil’in önerisiyle Melek Paşalı’nın Hayal Günlüğü kitabını okumaya başladım. Elime aldım, bıraktığımda bitmişti. Bir yazarı beğendiğimde zevkle diğer kitabına kavuşmayı beklerim. Camtutan’a kavuşmam uzun sürmedi. Gün batımı elime geçince eve yürürken okumaya başladım. Öykü dünyasının içerisinde kendimi bulunca yolu uzatarak sahilin yolunu tuttum. Ve kitap çepeçevre sarıp sarmaladı ruhumu.
Her sayfa, her satır, her kelime benim oldu, benimle oldu. İçine çektikçe çekti düşüncelerin senfonisi. Bölüm aralarındaki siyahı duygular duygularımla yer değiştirdi adeta.

Bakıla bakıla yitmiş insanların, yürüne yürüne düşülmüş
boşlukların, koşa koşa çıkılan basamakların,
çalına çalına eskimiş kapıların, yağmura bırakılmış avluların,
güneş bekleyen tarlaların, tanığı olmayan başakların,
yatay bölünmüş pencerelerin ardındaydı

Camtutan hayatımın, hayatımızın yağmurlu bir günde buğulanmış penceredeki yansımamız gibi. Tam yansıtmaz ve zihnimizle bizler doldururuz eksik çizimi. Bazen görmek istemediklerimizi de zihnen çizmez yerine ayrı bir ‘ben’ yaratırız. Öykü içerisinde derinlemesine bir aksiyon, macera sizleri cümlelere çekecek, cümleler kelimelerle dans ettirip yağmurun ıslaklığını, rüzgârın esintisini, çölde çıkan kum fırtınasında gözlerinize dolan kum taneciklerini, çığın düşüncelerinizi içine çeken uğultusunun gerçekliğini hissedecek, kitap bitimi başınızı kaldırdığınızda kendinizi kalabalıklar arasında bulacak, son satırlar tamamlayacak serüveni…

Herşey iki’ye bölük, bir’e bütündü.
Herkes yarım’dan azad,
Bir’e mahkumdu…

Melek Paşalı’nın bu etkileyici anlatımı sizleri büyüsü altına alacak paragraflar içerisinde boğulacaksınız. Zihinde oluşan tek bir düşüncenin bile tasvirini muazzam bir karmaşa içerisinde betimlemiş ki bu karmaşa sizi korkutmak yerine içerisine alıyor. Paşalı’nın karın altındaki kardelenleri açığa çıkartmak niyeti, okurken satırlara dikkatli bakarsanız bulabileceksiniz belki gizli saklı kardelenleri… Binlerce kelime içerisinden sizde fırtınalar koparacak, her zaman ardın sıra gidebileceğiniz cümlelerle karşılaşacaksınız… 
İyi okumalar…