Hayatımızın lezzeti, tadı, sevinci,
sıkıntıya düşünce okuyup-dinleyip içimizi ferahlatan Allah kelamı Kur’an’ın ilk
kadın yorumlayıcılarını araştırıp eserinde toplayan Serpil Hanım’ın “Kuran’ın İlk Kadın Yorumcular”ı kitabını
ele alacağız.
Kadın
yorumcu denildiğinde akla peygamberimizin eşi, Hz. Ebubekir’in kızı, ilk ravi,
ilk yorumcu Hz. Aişe gelse de, Serpil Hanım Kuran’ın ilk kadın yorumcularını
ele aldığı bu kitabında Hz. Aişe dışında başka isimlere de yer vermektedir. Günümüzde kadın âlim olarak akla kolay
kolay isim gelmezken, tefsir ilminde kadınların varlığından söz etmek
mümkündür. İlk asırda kadının ilim öğrenme çabası ve yeni zihinsel yapılanmaya
daha etkin ve zengin açılımlarla katılımı, pratik hayatlarındaki eylemlerinin
yansımaları neticesinde öne çıkan bir unsurdur. Her ne kadar Hanım
Sahabeler, İslam’ın ilk yıllarında zorlu yaşam koşullarına maruz kalsalar da,
bu, dinlerini öğrenmelerine ve yaşamalarına engel olmamıştır. İşte bu yüzden
kadın unsurunu İslam’ın ilk yıllarında pasif ya da kendi içine kapanmış,
kıstırılmış bir yapıda görmek yanlış olur. Her türlü zorluğa rağmen o güzide
insanlar üzerlerine düşeni en üst düzeyde yerine getirmişlerdir.
Hz.Hatice,
Hz. Aişe, Hz.Hafsa, Esma bt. Umeys, Fatıma bt. Kays, Hz. Ümmü Gülsüm bt. Ukbe,
Hz. Ümmü Seleme, Enise bt. Ka’b ve daha bilmediğimiz 82 kadın âlim ismi Serpil
Hanım’ın araştırmasına konu olmuştur. Onların Kuran tarihine yadsınamayacak
katkılarını, başkalarının ayet hakkında sorularına cevap vermelerini, ayet
hakkındaki yanlış anlamaları düzelttiklerini, ayetleri kendi görüşlerine delil
getirdiklerini ve daha birçok konuya ışık tuttuklarını görmekteyiz. Günümüzde İslam
dininde kadınların özellikle toplumsal rollerinin kısıtlandığını, haklarının çiğnendiğini
ileri süren çokça eleştiriyle karşı karşıyayız. Hatta günümüzde Kur’an
meallerinin erkekler tarafından neşredilmesi üzerine Kuran’ın “bıyıklı yorumu” tabiri sıkça kullanılmaktadır.
Fakat okuyacağınız bu eserde, aktif bir rol üstlenen hanım âlimlerin sorunları
iletmede ne kadar rahat olduklarını, yapılacak her işin İslam’a uygunluğunu
aradıklarını, karşılaştıkları herhangi bir durumu araştırma yoluna gittiklerini
ve bir haksızlığa uğradıklarında çözümü için haklarını aradıklarını
görmekteyiz. İlk asırdaki kadınlar dini gönüllerinde ve akıllarında
içselleştirmiş; meraklı, istekli ve gayretli birer kişilik olarak karşımıza
çıkmışlardır. Kuran’a muhataplık açısından kadın ve erkeğin durumu
değerlendirildiğinde, kadının muhataplık açısından erkekten bir farkının
olmadığı yapılan yoğun vurgunun (erkek kadından
üstündür) bir kenara bırakılması gerektiği, bu bilgiler doğrultusunda
belirtilmektedir. Aslında bu vurgu, temelinde kadının kadınlığından (cinsel
kimliğinden) dolayı erkeklerden zayıf ve nakis olmadığına bir cevaptır. İlk
asırda kadınların muhataplıklarını sorgulayıp bir farklılığının olmadığını
anladıklarında, ayetlerden inanç ve yaşama alanlarında (hem iman hem amel/eylem
boyutunda) istifade ettikleri görülmektedir.
“Sizden
erkek olsun, kadın olsun, hiç birinizin çalışmasını boşa çıkarmayacağım. Zaten
siz birbirinize eşitsiniz.” (Al-i İmran,3/195)
Serpil
Hanım’ın bu eşsiz eserindeki bilgiler ışığında bugün yaşayan her kadın, ilk
kadın yorumculara baktığında, kendini geleceğe nasıl yansıtması gerektiği
noktasında bir tür projeksiyon yapabilmektedir. Kuran ve tefsir tarihinin kadın
aktörleri ve onların yaptıkları üzerine düşünmek, şimdiyi şekillendirmede ve
geleceği tasarlamada bizim için de ‘kaçınılmaz’ ilk adımlardan biridir.
Modernizmle
aşkınlık’ın dedikoduya ve söylentiye dönüştüğü bir çağdayız; bu sebeple yaşam
şifremiz olan Kur’an-ı Kerim ile hemhal olmaya...
(Âlâ Dergi'sinde yayımlanmıştır.)