"Yazsam roman, öykü
olur"
Doğarak bir yolculuğa çıkıyoruz? Her durak
farklı bir an farklı bir duygu barındırıyor. Hepimiz için aklımızdan çıkmayan
anılar dolduruyor yarınları. O anılarla yeniden varoluyor, yarının yüzü
oluyoruz.
Çocukluğun ilkleri, gençliğin maceraları, ölümün
resmi, neşenin manzarası, hüznün kokusu heybemizde birikiyor. Yaş kaç olursa
olsun bütün bunlara karşı takdir bekleyip duruyoruz. Acı, tatlı duygularla
lezzetine doyum olmayan hayatta tutunmaya çalışıyoruz. Dinlediğimiz bir
müzikte, gezdiğimiz caddelerde, şehirlerde, o enfes kokan yemeklerde,
başkasının yüzünde yaşananlar film şeridi gibi geliyor akıla. Üstüne
"hayatımı yazsam roman, öykü olur" cümlesi kucaklıyor hepimizi.
Nilgün Bıyıklı Ağaç Kovuğundan Öyküler'le
geçmişin İZ'i, yarının yüzünü kaleme almış. Üç bölümden oluşan eser öykü
ağacını temsil ediyor. İlk bölümde "Kral Benim" diyerek özgüveni,
yaratılış köklerini temellendiriyor. İkinci bölümde ise "Eller ve İzler"
ile serpilerek dilediği ana ulaşıyor. Üçüncü bölümde ise “Bana Bir Masal
Anlatsana” diyerek filizleniyor.
Önemli detayları yazılarına nakşederek okuru
kendisine bağlayan Nilgün Bıyıklı ilk kitabında dikkatleri üzerine çekiyor ve
merakla ikinci kitabı beklettiriyor.