1987-2000 yılları arasında çeşitli yerlerde yayımlanmış
makalelerden oluşan Melez Desenler
Türkiye’deki “İslam” ve “Modernlik” olgularının değişen siyasi yapılardaki
oluşum süreçlerini anlatmaktadır. Her bir makaleden ortak bir çıkarım yapmak
yanlış anlamalara sebebiyet verebilir. Yine de yazıların “İslam” ve “Modernlik”
üzerine genel bir değerlendirme olduğunu söylemek mümkündür.
Türk toplumu üzerine söylemleriyle herkesi yönlendirmeye
çalışanlar günümüzde bir hayli artmakta. Yararlı ya da yararsız her konuda düşünce
beyan edenlerden ziyade bilimsel anlamda Türk toplumunu en iyi yorumlayanlardan
biri olarak Nilüfer Göle iyi bir referans kaynağıdır.
On bir makaleyi içerisine alan bu kitabın isminin
seçilmesinde hangi düşünceler ağır bastı merak edilesi gerçekten. Melez Desenler zengin kavramları
çağrıştırıyor. Melez Desenlerin ne
anlama geldiğini ise bir röportajında şöyle dile getiriyor Göle;
Desenin melezi olur
mu? Desen sözcüğü, bir kere sanatı hatırlatan sözcük, ikincisi de biraz
tamamlanmamışlık ifade ediyor. Bir toplumun bitmiş bir fotoğrafı değil de,
oluşumu devam eden bir desen hali söz konusu olan melez olmasının nedeni ise,
sürekli değişim içerisinde olmasıdır. İki ayrı kıtanın birbirine yaklaşması,
melezlenmesi, saflığını kaybetmesi anlamını taşıyor. Melez Desenler Türkiye’deki
beklenmedikler değişiklikler ve yakınlaşmalar üzerine ışık tutmayı ifade
ediyor.
Kitaba başlandığında modernlik, zaman, bilinç ve desen adlı
önsözün ilk cümlesi çarpıcı bir şekilde yazıya damgasını vuruyor. “Türkler
parayla tanıştıkça bugünkü zamanı sevdiler” bu cümle üzerine düşündüğümüzde
değişim ile iktidar, para konumuna geldi. Hatta bu önsöz de değişim kavramı bile değişime uğradı diyor Göle.
Güncellik derken güncelin kuşatması altında kaldık. Çağa
uygun olma adına ahlaki filtreler de görmezden geliniyor ve sırt çevriliyor.
Hatta insanlar bu kuralları yıkarak bireyciliği ortaya koyduğunu sanıyor. Çünkü
bizde kurallar demek engel demektir.
Göle’nin bu kitabında dikkatimi çeken bir diğer husus ise teşhircilik.
Teşhirciliğin medya ile gelen bir kavram olduğunu ileri sürüyor bunun yanında kitabında
“Türkiye gerçeği itiraf, kan ve kavgayla bulacağının medyatik büyüsüne
kapılmıştır” diyerek dikkat çekiyor. Bunların ötesinde de teşhircilik mahrem
tanınan bir hale geliyor. Konuşul(a)mayanlar seslendirildikçe birbirini
dışlayan birbirine yabancı kelimeler bir araya geliyor. Örneğin türban konusunu
şu ana kadar gericilikle kapatmaya çalıştılar fakat okuma talebinde
bulunanların türbanlı kızlar olduğunu gözden kaçırdılar. En çok bastırılan, en
mahreme itilen konulardan olan örtünmenin bu ya da başka şekilde dini vecibe
dışında kamusal alanda bir simge olarak kullanılması kadınları kültür ayrımına
sürüklemiştir. Nilüfer göle “Modern Mahrem” kitabında siyasi bir mesele haline
getirilen örtünmeyi de daha ayrıntılı bir biçimde ele alıyor.
Melez Desenler kitabı Türkiye’nin metnini gözler önüne
seriyor. Dili olmayan bir yaşamdan söz edilemeyeceğini, ayrı ayrı çıkan seslere
sadece yeni bir harmoni kazandırılması gerektiğini, farkındalığın ancak
birbirinden farklı halkaların birleştirilerek yeniden kurgulanmasıyla mümkün
olacağını dile getiriyor.