Harsız ateş, dikensiz gül olmaz… Murad inatsız, Gül Bülbül’süz, aşk âşıksız olmaz…

Asırlardır dillenen aşktır bu…
Gülün rahiyası sarar dört bir yanı… Bülbülün serencamı okşar
aşk’ı… Her aşkın cilvesi vardır, bunların cilvesi de vuslatın hep bir başka
bahara kalması. Tanık olur bütün diyar; vezir Leylek, aklın temsilcisi Papağan,
ikiyüzlü Saksağan, aşk kitabının şahidi Kumru, Tavus dillerinden düşürmezler.
Şahit olurlar son taç yaprağın düşüşüne, son serencamın tükenişine ve efsane
oluşuna…
“Bize aşkın esas
nüshası daha canlarımız dünyaya gelmezken yazdırıldı” diyen Hüseyin Bayçöl’den
Gül İle Bülbül. Bu kadim aşkı birde buradan
okumalı…
Sakin ola ki biri hayvan biri bitki diye bir gaflete düşme…
Aman bu da mı olur, önceden duymuştum zaten hikayeyi deme. Sukut et ve bekle.
Dur o kadar da panik etme. Kitabı al ve dal içerisine…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder