16 Eylül 2013 Pazartesi

GÜL İLE BÜLBÜL - HÜSEYİN BAYÇÖL

Harsız ateş, dikensiz gül olmaz… Murad inatsız, Gül Bülbül’süz, aşk âşıksız olmaz…

AŞK! Kimilerine göre kapısından geçilmesi imkânsız, kimilerine göre içinden çıkılması… Kimi savunur, kimi yerden yere vurur, kimi yalan dolan der diline dolar, kimi mahviyetini anlar kalbine sarar. Öyle ya da böyle, var ya da yok… Herkes konuşur… Aşk…

Asırlardır dillenen aşktır bu…
Gülün rahiyası sarar dört bir yanı… Bülbülün serencamı okşar aşk’ı… Her aşkın cilvesi vardır, bunların cilvesi de vuslatın hep bir başka bahara kalması. Tanık olur bütün diyar; vezir Leylek, aklın temsilcisi Papağan, ikiyüzlü Saksağan, aşk kitabının şahidi Kumru, Tavus dillerinden düşürmezler. Şahit olurlar son taç yaprağın düşüşüne, son serencamın tükenişine ve efsane oluşuna…

“Bize aşkın esas nüshası daha canlarımız dünyaya gelmezken yazdırıldı” diyen Hüseyin Bayçöl’den Gül İle Bülbül. Bu kadim aşkı birde buradan okumalı…

Sakin ola ki biri hayvan biri bitki diye bir gaflete düşme… Aman bu da mı olur, önceden duymuştum zaten hikayeyi deme. Sukut et ve bekle. 
Dur o kadar da panik etme. Kitabı al ve dal içerisine… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder