14 Haziran 2013 Cuma

AYAK İZLERİNDE UĞULTU - CİHAN AKTAŞ





 (Star gazetesi kitap ekinde yayınlanmıştır.)

CİHAN AKTAŞ SON KİTABINDA İÇİMİZİ DOYURAN VE KANDIRAN, ÖNCE HİS SONRA FİKRETTİĞİMİZ BU ALEMDE İZAH EDİLEMEYENLERİN EN BÜYÜĞÜ, SINIR'LARIN NE EZELİ NE EBEDİ OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA VURGULUYOR...
Onunla ilk kez Kusursuz Piknik isimli hikâye kitabıyla tanıştım. Elimden bırakmadan aynı gün içerisinde bitirdim. Daha sonra diğer kitapları raflarımı süsleyerek yerlerini almaya başladı. “Üç İhtilal Çocuğu”, “Son Büyülü Günler”, “Suya Düşen Dantel”, “İktidar Parantezi: Kadın, Dil, Kimlik”
Okuyucusunu etkilemeyi başaran, vapurda, tren garında hayatın her köşesinde yer alan insanların oluşturduğu tasavvurları en mükemmel şekilde muhafaza eden, ortaya çıkaran ve kitaplarında her zaman farklı serüvenler yaratan bir sanatkâr. Kısmı ve zahiri özgürlüklerle nısbi bir hayat hakkını, duyguların bir imhaya veya terk edilmeye maruz kalışlarını, mahrumiyet, yıpranmışlık, uzaklık, göçmenlik, umut, özlem çerçevesinde yaşanan hayatların peçelerini kaldırıp iç yüzüyle bir araya gelmek için sınırlara, sınırsızlığa kapatılmış dünyayı kalemiyle satırlara döken, edebiyat dünyasında karanlığı delen bir yıldız gibi parlayan yazar, Cihan Aktaş.
“Yazar olmak bir fırtınanın içinde savrulmak gibi bir şey. Dağılmak sarsıntının şiddetiyle kendini yeniden tanımak, hiç bilmediğin, kendi içindeki odaları keşfetmek gibi…”.
Cihan Aktaş kalemiyle yine çarpıcı öykülere kapı aralıyor. Uzak diyarların, uzak duyguların, özlemlerin, ayrılıkların, kavuşmaların kızları, delikanlıları, teyzeleri, amcaları ile düşünceler bir bir dökülüyor kaleme ve Ayak İzlerinde Uğultu ile çıkıyor karşımıza. İçindekiler kısmını açtığınızda bir solukta sizi içerisine çeken başlıklarla karşılaşmak mümkün: “Konteynır İçindeki Kırk Dördüncü Kişi”, “Liruda ya da İpli Kadın”, “Kirli Paslı Köşeler”…
Aktaş son kitabında içimizi doyuran ve kandıran, önce his sonra fikrettiğimiz hakikat ve bu âlemde hiçbir şeyin izahını yapamazken hatta izah etmek için kullandığımız kelimeleri başka kelimelerle izah etmeye muhtaçken izah edilemeyenlerin en büyüğü ‘sınır’ların ne ezeli ne ebedi olduğunu bir kez daha vurguluyor. Birden bire değişen zaman saklanmayı, gizlenmeyi, gitmeyi, dönmemeyi mecbur bırakıyor ve bu sessiz kalmış hayatları tutsaklıktan kurtarıp bir mürekkep lekesinde var ediyor. Öykülerdir, istenmeyen hayatlara başlatır yürüyüşleri. Attıkları ilk adım onları ayıran, sonrakiler sadece bahane ve her bahane ait oldukları yerlere geri dönmemek için onlara yeni bir bahane doğurur. Geri dönme hayalleriyle yaşayan gitmişlerin anılarıdır bu öyküler. Dönüşsüz yolculuk, hayata ve olaylara bakış açısının değişmesini, kendi iç derinliğini anlamasını, engebeli yollardan geçerek yine kendine ulaşmasını nasihat eder. Bu hayatlarda başrol hep bavulundur kimi zaman eşyalar doldurur kimi zaman duygular kimi zaman efsunlar.  Hayat sahnesinde her şey kurgulanır başrol üzerine tıpkı bu öykülerde bavul ardına düşenler gibi. Bu film bir bavul ardına ömürlerini yitirenlerin filmidir. Hiç görmedikleri, bilmedikleri yollarda bir bavul ardına düşecek figüranların filmidir. Böyle yaşanılır. Her ne kadar yaşanıyor dense de yaşanamayan hayattalar... Rüyalarda, hayallerde, anılarda, zihinlerde yaşanmaya çalışılan hayatlar… Hiç bilmediği dillerde hiç bilmediği yüzlerde, türkülerde, sokaklarda, caddelerde asli yerlere hasret düşülmüştür. Aslında özlediği sadece bir toprak parçası değil, onu var eden, onunla varolan  ‘herşey’dir. Lakin onların yazgısı özlem(e)dir. Bu dünyada bulacağı tek şey de özlemdir. Kendine ait bir duvar, bir sokak tabelası, bir şarkı, bir aşk hikâyesi olmaz, olamaz. Hayatı dahi başkalarıyla başlar ve başkalarıyla son bulur. Hep ayrılıklar yaşanılan hayatlarda, bazen kavuşmalar da yaşanır fakat öyle yabancı olunmuştur ki kavuşmalara ayrılıklar daha içten gelir.  Öteki diyarın çocuğu olunmuştur. Artık sindiremez geri dönmeyi bir defa yitirdi/yitirildi mi insan topraklarından; ay bir daha yanında bulunduğu hiçbir toprağı gecenin zifiri karanlığından paklayamaz. Doğsa da güneş üzerlerine hiçbir zaman doğamaz içlerine ve ışıldayamaz yürekler.
Bazı insanların kaderleri gitmeler, yitirmeler üzerine yazılmıştır. Bazen öyküler geri dönmek umuduyla başlarken aslında yersiz bir umudu taşır. Tel örgülerle yaşadıkları hayatlar çoktan örülmüş, zaten parçalanmıştır. Tanrılar dahi Olympos’ta ev edinirken ev edinemez bu öyküdekiler. Öyle hayatlar yaşamışlar ki Spinoza sonunda haklı çıkmıştı. Tanrı sadece olmamayı bahane ediyordu. Öyle ötekileştirilmişti ki hayatlar(ı), sadece ötelenmek onlara normal gelir. Öteki yakaya hasret kalmış, seslerinin, düşüncelerin içerisinde boğulmuş çok çok uzak hissi bürümüş varlığı. Ilık bir gözyaşı süzüldükçe süzülüyor, çoğu kez boğaza düğümleniyor hıçkırıklar, ıssız, yersiz yurtsuz bakışların, sessiz çığlıkların dışa vurumu ne vakit olunur bilinmez ama bekler zamanı özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen kafesteki kuş misali…

Bu hüzünler, ayrılıklar, kalmakla dönmek arasındaki fırtınalar, bu hayatlarda öyle yer edinmiştir ki fırtınasız hayatlar anlamsız gelmeye başlar. Vuslatı sona erdirecek bir umut doğduğunda dahi söyleyecekleri tek sözü “ben karşı tarafın taksisiyim” olan insanların öyküleridir bu. Bu öyküler bir nesle değil birçok nesle anlatılacak, okutulacaktır. Bilmem kaç öyküde başka hayatlar yaşadınız bu güne kadar. Öykü kahramanlarının her yürüyüşünde bir adım arkasında hissedersiniz kendinizi. Onlarla birlikte kaybolur, onlarla birlikte var olursunuz. Okuduğunuz her satırla sizde kendinizi son durağı belli olmayan, kayıtsız hayatlar taşıyan bir tır ardına yüklenecek herhangi bir konteynırda ya da sonunun umuda çıkacağını zannettiğiniz bir ormanda kendinizi bulabilirsiniz. Cihan Aktaş’ın eşsiz anlatımı sizleri içerisine alacak; almakla kalmayacak,  Ayak İZ’lerinde Uğultu ile istenmeyen hayatların her bir sayfasında beyninizi kemirecek çığlıklarla baş başa bırakacak sizleri.


http://haber.stargazete.com/kitap/ayak-izlerinde-ugultu/haber-752622



2 yorum:

  1. mustafa kutlu'nun yeni kitabı çıkmış. okuduysan biraz da ondan bahseder misin?

    YanıtlaSil
  2. Tabi. Okuma sırasına eklerim.

    YanıtlaSil