Bu sefer
konuğum Cihan Aktaş’ın İktidar Parantezi.
Konuğum diyorum çünkü kitap okurken hissediyorum yazarı karşımda ve aramızda
bir muhabbettir başlıyor. Cihan Aktaş’ın son yıllarda kaleme aldığı
yazılarından kadın, dil ve kimlik teması etrafında seçmeleri içermektedir İktidar Parantezi. Gündem çerçevesinde yazılan fakat gündeme teslim olmayan yazılardan
oluşan bir seçki, bazen iktidar parantezlerinde bir imhaya veya unutulmaya terk
edilen, bazen de parantez içinde zapt olunmak amacıyla kısmi ve zahiri
özgürlüklerle nispi bir varlık hakkı tanınan kesim, kavram ve olgulara
yoğunlaşıyor.
Kitabın içindekiler
kısmını açtığınızda karşılıyor sizi çarpıcı başlıklar “Kadınlar Birbirini
Dinliyor Mu Gerçekten” , “Başörtüsünün Desenleri: Hicap, Tevazu ve Rıza” ,
“Siyah Çarşaf ‘Beyaz’ Öfke” , “Reformist Aydınların Sessizliği” ve dahası… Yaşanmışlıklar
kokuyor kitapta, yılların izlerini taşıyor hatıralar. Cihan Hanım’ın katıldığı
söyleşiler, paneller günlük olaylar çerçevesinde gelişse de toplumsal bir
hareketin yol göstericisi oluyor. Ve kitabın eşsiz kahramanları Fatma Hanım’ı,
ressam Gökhan Özcan’ı, Fatma Aliye’si adı geçen birçok yazarı bu serüvene dahil
oluyor.
Başörtülü
kadınların önüne konulan yasaklar dizisi mahrumiyet, yıpranmışlık,
kısıtlanmışlık. Günümüzde bu yasaklar kime ne kazandırdı? Modern
dünyada her şey değişiyorken Müslüman kadının nasıl değişmeden durabileceği
düşünülebiliyor.
Kadınlar;
savaşların ve barışların çekim arkası kahramanları, bir evin huzuru, neşe
vereni, herkes uyurken tedirgin olanı, kaygı çekeni, geçim derdine düşüp bahar
aylarında ot toplayanı, konserve kuranı, 12 Eylül’ün acısını hissedeni, bağrına
basanı. Çocukken, genç kızken hayal
edilen yapılacaklar listesi ve başörtüsü yasağı nedeniyle gerçekleşemeyen
hayaller. Kimi öğretmen, kimi mühendis, kimileri hukukçu olmayı istemiş. Sonra
erteleme ve paranteze alma yıllarına geçilmiş. Sınıflar, ofisler terk edilmiş,
diplomalar rafa kaldırılmış. Büyük bir sürecin ardından hayalleri gerçekleştirme
uğruna kadın derneklerinde, yardım kuruluşlarında, bir takım cemaatlerin
faaliyetlerinde yer alan bir sürü kadın var isteklerini başaran. Onlar hem bir
anne hem bir yol gösterici. Bir çekilme söz konusu değil onlarda olan bu durum.
Tamamen kendilerini, hayallerini, dinlerini, özgürlüklerini koruma ve çözüm
arayışı. Kendi kimliklerinden ve görünüşlerinden vazgeçmeden bunu başardılar.
Kenar kuytu mahallelerde değil şehir merkezlerinde yaşayarak bu kimlik oluştu.
Hepsinin içinde mücevherler saklı fakat işin aslı onu ortaya çıkarmakta ve
Cihan Hanım bunu şöyle dile getiriyor “ömrü kirleri paklamayla geçen kadının da
yeteneklerini keşfetmek için biraz boş zamana, dinlenmiş bir zihne ihtiyacı
var”.
Paranteze almalar da ne bir dönemle
sınırlıdır, ne de coğrafyayla. Avrupa’da yükselen İslamofobi, çok da uzaklara
gitmeyen faşizmden kaynaklanan katliamlar hatırlandığında, parantezlerin her
daim mevcut ama içine dahil edilenlerin değişken olduğunun güncel ifadesidir.
Parantezlere
yeni parantezler açarak yola devam edildiğini de görmekteyiz. İstenilen,
gerçekleşmemiş parantezin sınırlarıyla uzlaşarak bu havaya bürünmek yerine Müslümanlar,
karşı bir parantez açmayı kendilerine bir yol bilmişlerdir.
(Âlâ Dergisinden yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder