Ben kahvemi yudumlarken şömine başında kapı açılıyor birden
ardı sıra… Ahmet(ler) günü buluşmasının olduğu silinmiş zihnimden ki ayrı bir
heyecan kaplıyor içimi görünce onları kapıda. Hemen koyuluyorum her zaman ki
gibi bir sade iki orta... Kahvesini bir tutam fazla koyuyorum telvede görelim
bir serüveni daha…
Başkomiser Nevzat (Ahmet Ümit) yılbaşı gecesi işlenen cinayetin ardında
sürüklenmiş durmuş ki yorgunluk hala geliyor ardı ardına. Konuşmaya mecali yok.
Ahmet Turan Köksal ise elinde Ustura
yine gülümsüyor sırlı bir edayla. Ve başlıyor Ahmet Tezcan ile kahve telvesi Sarı loş ışığın altında anlatılmaya…
Adem yok olmanın, yok sayılmanın
hikayesiyken başlıyor mısralar dökülmeye;
Fatura ödenmiş sözler biriktiriyorum
kumbaramda
Zamanı gelince bu sözlerden bir servet edineceğim
Yatlarım olmayacak belki, malım mülküm olmayacak…
Sarı Mahmut, Fırt Osman, Bıldır Ekrem, Mumunlulu Selim; Kırıkkale İmam
Hatip Okulu’nun kaymakam tarafından hiçe sayılmasıyla ona ders vermek isteyen
muhteşem dörtlüsü. İçte birikmiş sözlerin, eylemlerin tam an’ında yerli yerinde
iadesi yer alıyor Adem’de. Yüreği bulandıran hissiyatlar, yok sayılmanın
verdiği kinli kalpler, buğulu bakışlar…
Örgüsü çatılmış masallar biriktiriyorum kumbaramda
Zamanı gelince, bu masallardan harman yapacağım
Bir dilim olmayacak belki, tavrım, üslubum olmayacak…
Adem’den
Âdem’e sürüklenince insan olmanın getirdikleri boğar insanı. Farklı simalar,
birbirleriyle tanışmalar, hesaplı hesapsız akıl almaz hesaplaşmalar, bambaşka
görüşler, inançlar, renkler ama bir Âdem buluşması…
Çilesi çekilmiş hayatlar biriktiriyorum
kumbaramda
Zamanı gelince, bu hayatlardan bir kostüm dikeceğim
Bir yüzün olmayacak belki, izim, nişanım olmayacak…
Kanı
donduran haberler, sokaklarda bir telaş… Rejim adına yağlı urgan eşlik eder dar
ağacına. Her köşe de duvara yaslanıp ağlayan bir Âdem. Verilen cezaları ne akıl
alır ne vicdan kabul ederdi. Ana teselli “çark böyle kurulmuş” muydu?
Bir kürenin içindeydi de her
hücresi göz kesilmişti sanki. Yahut o küre, gözün kendisiydi, kendisi o gözdü.
Gören de oydu, görünen de; seyreden de oydu seyredilen de.
Bir
gece, üç idam, üç saniye…
Kahve telvesi kara olur bu yüzden sonu sessizlik olur… Sarı ise o döneme aydınlık olur. Her karanlık kuyunun başı aydınlık olur. Bir daha ki haftaya kahvehanede görüşmek üzere söz alınca bakışlar bu sohbette biter burada böyle...
(Haftaya Ahmet Turan Köksal ile Ustura)
Çok güzel farklı buldum.Okumanızı tavsiye ederim! ✍️
YanıtlaSil