4 Temmuz 2013 Perşembe

NAMAZ VE KARAKTER GELİŞİMİ - ESMA SAYIN EKERİM


Hergün Tanrı’yla konuşanlar utanmazlar mı dünyaya meyletmeye …

Bu ay Esma Sayın Ekerim’in kulağıma fısıldadıkları üzerine konuşalım. Belki de bildiğimiz şeyler deyip geçmeden, bazen bildiklerimizi tekrar tekrar okumak yeni kapılar açacağı veya yeni yolculuklara başlangıçlar sağlayacağı umuduyla bakmalı satırlara. Her gün Hakk’ın kapısını çalıp misafir olmak, dünyanın şatafatını bir kenara iterek huzura gitmek yaratılış amacına uygun ne güzel bir eylemdir! Gafletin perdesini gözlerden sıyırıp alan, kalbin sonsuzluğuna kollarını açan, heyecanlı ve tatlı telaşlı, aşıkla maşuk misali secdelerimizin bitmeyen kokusudur namaz. Peki  namaz gibi bizleri hakettiğimiz seviyeye çıkaran bir kutsala bu kadar ihanet edip dururken acaba vicdan duvarımıza nasıl tablolar çakmış oluyoruz.
Namaz bir hayattır. Namaz kalbin azığı, gönlün sevinci, zihnin dinginliği ve ruhun yükselişidir. Namaz hayatın merkezindedir. Bu nedenle, hayat içinde hak ettiği yeri almalıdır. Namazın şeklinin ötesinde bir ruhu ve mana derinliği vardır. Şekil ummanda bir damla ise, ruh ummanın ta kendisidir. Bu ve benzeri cümlelerden anlaşılan o ki; Namaz kulun Allah’a yaklaştığı anlardan biri olması hasebiyle, Allah tarafından belirlenmiş kriterlere uygun yapılması gereken yüce, asıl ve asil bir ibadettir.
Yazarımız bu kitabında şekli açıdan namazı değerlendirmenin ötesine giderek namazın ruhuna değinmektedir. İnsan, Allah’ı içinde duyması, O’nu şuuruna yerleştirmesi ve içselleştirmesiyle (O’nun sevgisini yüreğine koymasıyla) huzurun doruklarına çıkar. O, Allah huzurunda bulunma tecrübesini en canlı haliyle yaşatır. Disiplinli ve canlı bir tecrübeyle kendini Allah’ın huzurunda hisseden bir insan Allah’ı bütün içtenliğiyle duyar ve yaşar. İlahi birlik ve bütünleşmesi sonucunda insanın, ruhsal tatmin ve huzuru yakalaması mümkün olacaktır.
Bütün dünyevi şeylerden arınıp maddiyata sırt çevirerek hiçleşebilmek için namaz bize yoldaşlık etmektedir. Namaz her kulun hiç olması yolunda en büyük kapıdır. Kapıdan girmek ise vahdet-i vücutta var olan gölgelerin (bizlerin) hakikat semasına yükselerek manevi miraçlarımızı tamamlamaktır. Duyulan bir ney sesinde gözlerin kapatılıp ruhun derunileşmesi gibi... Kamış yaşadığı tecrübenin dinginliğini verirken  sanki kuşları uyandırmaya korkan tatlı bir meltemin kanat çırpınışları gibi…
Yüce yaratıcının sürekli kendisinin yardımcısı ve dostu olduğunun farkına varan, Rabb’inin kendisine güven, yardım, destek, huzur kaynağı olduğunu anlayan birey Allah’ın kendisine sunduğu koşulsuz güven, sevgi, destek ve dostluğa karşı O’na güven ve sevgi duygularını geliştirecektir. O varoluşsal sonsuz yalnızlık duygusundan da kurtulacaktır. Namazını gereği gibi yerine getirmeyen biri Allah’tan uzaklaşmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Ahlaki güzellikleri olumlu yönde etkilemeyen bir namaz, insanın ruhunu saflaştırması, zihnini ve kalbini Allah’a odaklaması hususunda da hiçbir fayda sağlamaz.
Namaza durup Allahüekber diyerek, bütün dünyayı geride bırakarak, öz’e alış-veriş, iş-güç, çoluk çocuk telaşası katmayarak, dünya şarabında sarhoş olmamak mümkün. Her gün beş kere Allah’ın huzuruna yönelsek de ara sıra dünya işleri serpiştiriyor kendini. Kalpteki perdelerin kaldırılıp huşu içerisinde namazlar kılmak ve “kıl ey beni namaz” demek dileğimle…

Ey namazda dirilen ve namazı dirilten kişi
Zahirin kendisine perde olduğu zata yalvarmaksızın
Namaz benim için perdeleri kaldırmaktır
Namazın kıvamını bulması Hakim olan Alllah katında olmasıdır
Benim delilim şu sözdür ki: Kalk ey Bilal!
Bizi namazda ferahlat. İşte o an zaman sevindi
Namaz kıldı ve böylece kalp mutmain
Bazen namazda kalbine korku, bazen de emniyet duygusu geldi[1]


(Âlâ Dergisinden yayımlanmıştır.)



[1] İbn Arabi, Letaifu’l-Esrar, Kahire, 1287, s.87

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder